25 Kasım 2013 Pazartesi

Ateizm Açmazında Diyaloglar

İtü Sözlük'ten ateist bir arkadaşla girdiğim tartışmayı aynen yazıyorum. Yorum yok.

A kişisi benim, B kişisi ise o arkadaş.

Tanrı başlığı altına yazdığım entry:

A: "İnanmayanlara dönenmeçli sorular sormaktansa şöyle bir soru sorulabilir. 

"Ya varsa?"

B: "ya varsa?" sorununa cevap olarak;

İnsanların acı çekmelerine asırlardır göz yuman bir tanrı varsa ve anlatıldığı gibi beni cehenneme atıp işkenceler yapsa sonsuza kadar, benim saygımı kazanamaz...
denilebilir. Zaten bir düşünür bunun gibi bir şey demişti. Bir diğeri de; varsa bile dünyayı çoktan unutmuştur demişti."

A: "İnsanların acı çekmelerine değil insan iradesine göz yumandır. İnsan hürriyetine ve seçim özgürlüğüne kıyamete kadar saygı duyandır. Tabi helak ettiği kavimlere bakacak olursak bunun da bir sınırı vardır. Sonuçta kendisini zalimin hasmı ilan etmiştir. (Maide-51, Şûrâ-40)

İnsanları cehennemde yakması tasavvuru da kişilerin hür iradeleriyle yaptıkları kötü eylemlerin bir karşılığıdır. Neticede adalet diye bir şey olmalı. Haksız mıyım? İyi insan ve daha iyi insan arasında, kötü insan ve daha kötüsü arasında Kant'ın da dediği gibi adalet beklentisini karşılayacak bir tanrı olması gerekir. Bu beklenti başka bir hayatın gerekliliğini, bu da ruhun ölümsüzlüğünü gerektirir. Aaaa ne garip!! Ruhun ölümsüzlüğü fikri de yine bizi adaleti sağlayacak ahlaki bir tanrı fikrine  götürür."

B: "Hürriyet zürriyet diyorsun da lafı dolandırmaya gerek yok. Dünyada acı var mı? var. Adalet var mı? Yok.

Kantın da dediği gibi olması gerekir. Olsaydı böyle bir söze ihtiyaç kalmazdı. Olsaydı olması gerekir denmezdi. 

Ruhun ölümsüzlüğü?

Siz teistlerde en çok güldüğüm konu bu. Öldük öbür tarafa gittik, ben kaynar kazanlarda sen 72 huriyle beraber. Sonra? Allah ne yapacak? Canı sıkılmaz mı bunun ya!! Bir kitaba inanıyorsun kardeşim. Muhammedin yazmış olduğu, kendisi öldükten sonra karılarının nikahlanmasının yasaklandığını içeren bir kitaba.

Bir kaç sorum olacak.

Her şeyi Allah yarattıysa bir zamanlar ondan başka bir şey yok demektir. Düşün.

Her şeyi biliyorsa, benim cehennemde yanacağımı ve ateist olacağımı biliyorduysa neden benimle-bizimle oyun oynuyor?

Kendi kendini yok edebilecek kadar gücü var mı bu tanrının?

Özgür irade varsa beni seçimlerimden dolayı neden yargılayacak? Kader varsa özgür irade yoktur, tamamen onun yönetimindeyim o zaman, neden yakıyor beni?

Bak ben yeni görüşlere açığım ikna olursam ateist bile olabilirim diyorsan seninle tartışırım ama yok ben aklımı Kuranın sayfaları arasında bıraktım onu da yükseğe kaldırdım diyorsan uğraşmayak."

A: "Öncelikle yazdıklarıma bakıp da beni daha yüz bilemedin iki yüz yıllık geçmişi olan aşırı refleksif bir inanca davet etmeni anlayamadım. Oradan bakınca nasıl görünüyor bu yazılar??? 

Adaletse beynini kaşındıran; yeryüzündeki acıların varlığının da adalet kavramının bir gereği olduğunu anlaman gerekir. Niye? Çünkü evrensel yasalar var. Artık Newton'un söylediği hareket yasaları geçerliliğini kaybetti. Maddenin statik olmadığı, hareket halinde olduğu ispatlandı. Atomdan ve onun yapı taşları olan elektron, nötron ve protonun hareketliliğinden bahsetmiyorum. Kuvartlardan ve daha keşfedilemeyen ama varlığı kesin bir mahiyetle bilinen tabiri caizse alemlerden bahsediyorum. Ben her geçen gün öğrendiklerimle beynimden vurulmuşa dönüp inandıklarıma farklı vechelerle bakarken bu bilindik yaftalar, bu klasik ateist üsteçıkışları ve ben bilirimci ego tatmini bana bi tuhaf geldi açıkçası.

Ben kaynar kazanda sen hurilerle kol kola imgelemine de ayrıca güldüm. Kendince ne yaşadığını düşündüm önce. Sonra bir aklın bunları yazamayacağını, teodise probleminin baş mimarı şeytanın, araştırmayan bir zihne böyle şeyler fısıldayabileceğini düşündüm. Zaten biz teistler, sırf teist olduğumuz için cehennemde yanmıyoruz. Her türlü zevk, sefa, zalimlik sırf teist olduğumuz için serbest bize. Ahh ah! 

Bir diğer soruya gelince de tanrı her şeyi biliyorsa benim cehennemde yanacağımı da biliyor, oyuna ne gerek var demişsin. 

Birincisi her şeyi yaratan bir tanrıdan bahsediyorsak insana sunulan tüm seçenekleri ve bunların tüm sonuçlarını da ayrı ayrı yaratabilecek bir tanrıdan bahsediyoruz demektir. Yani kul seçer o yaratır. Olay bu. Yaratım süreci kuantumcuların ve yıllaaar yıllar önce Gazzali'nin söylediği gibi devam etmekte sonuçta. 

Siz ateistler tartışırken antropomorfik düşündüğünüz için Tanrı'nın sınırsız varlığını (sonsuzluğun ne manaya geldiğini bilmeden) insanın kısıtlı bilgisiyle sınırlandırıp, Tanrı'nın fonksiyonel de düşünebileceğini düşünemiyorsunuz maalesef. 

İkincisi her şeyi yaratan, ilk sebep olan ve kaos yerine kozmosu yani düzeni seçen bir tanrı fikri bana istediği oyunu oynayabilecek kadar güce sahip görünüyor. Yani sonsuz bi kudret var karşında. Dilediği gibi hükmetmesi seni neden şaşırtsın ki??

Kaldı ki dilediği gibi davranmıyor. Kuran'ı en azından entelektüel bir perspektifle okursan kendisini bir çok noktada kısıtladığını ve tam anlamıyla ahlaki bir tutum sergilediğini görürsün. 

Örnek veriyorum:

En'am süresi 12. ayette Allah kendi üzerine rahmeti yazdı buyurulur. Zumer 20'de de Allah vaadinden dönmez buyurulur. Niye bir tanrı kendini sınırlandırsın ki? 

Niye? 

Ahlaki kaygılarından dolayı olabilir mi? Hani düşün diyorsun ya, aynı tavsiyeyi ben sana yapıyorum. Ancak bu aktivitenin doğru bir şekilde yürütülmesinin gerekliliğine yazdıklarından sonra daha bir inanmış bulunmaktayım. Neyse tartışmak için yazmadım ben bunları. Sonuçta inanıp inanmaman benim için pek de önemli değil. Nihayetinde sen de böyle takılmayı seçmişsin. 

Şimdi "Niye böyle söylüyorsun?" diyeceksin. Çünkü neden bahsettiğimi anlayabileceğini hiç zannetmiyorum. Kibrin, inancına olduğu gibi doğru düşünmene de engel. 
Eğer bir gün nefsini/egonu yenip kibrinle mücadeleye girersen ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksın inan."

Neticede burada bitiyor sohbetimiz. Her geçen gün yeni arkadaşlarla böyle tartışmalar yapma imkanına sahip oluyorum ama boşuna kürek çekmek gibi bir his beliriyor artık içimde. Delillerini ne akıl ne de inanç döngüsünde temellendiremiyorum. 

Gerçekten sorgulayanları yok değil. Mesela adam diyo ki: "Gelmiş geçmiş bütün insanların cennete mi cehenneme mi gideceği, 1400 yıl önce inmiş bir kitaba inanıp inanmamaya mı bağlı? Bunca insanın kaderi 1400 yıl önce gelmiş bir adama inanıp inanmamaya mı bağlı?" 

Elbette peygamberimizden önce gelen tüm peygamberlerin ortaklaşa söyledikleri Allah kelamından ve bunların tarihe yansımalarından habersiz bir karşı çıkış bu. Ancak insanı düşünmeye sevkediyor ve eşgüdümlü yorumlara ulaşılabiliniyor bu sayede. 

Yani ateist bile olsan üç kağıda kaçmayacaksın arkadaş!! Delikanlı olacaksın. Sonuçta hepimiz insanız. Tümümüz de aynı dinsel eğitimi almış değiliz ki. Öğrendiğin şeylerle analitik çözümlere gittiğinde senin de aklına böyle şeyler geliyor. Bu son derece doğal. En azından düşünüyorsun. Muhafazakar geçinen papağanlar gibi kestirip atmıyorsun. 

Yanlış olan senin bir takım çıkarımlara ulaşmak için düşünmen değil, asıl yanlış olan düşünmeden çıkarımların üzerine konan mantalite.

Ve yeraltından sevgilerle.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder