27 Mart 2014 Perşembe

Şüphe

Uzun zamandır yazmıyordum.

Kendimi ülke gündeminin kompleks girdabına bırakıp halis bir kalple konuşana kadar susmayı ve bütün bu giriftleşmiş düşüncelere kulağımı kabartmayı tercih ettim.

Önyargımı tartışmasız kenara bırakacaktım.

Düşündüm düşündüm.. Hangi düşünceden girsem diye... Çok iyi biliyordum ki gündem serinlemedikçe hangi cümleyi kurarsam kurayım, bir tarafa atfedilecektim. Bu kesindi..

Şunu da iyi biliyordum ki herkesin yorum yapabildiği bir dönemde dezenformasyonların esiri olmamak içten bile değildi. 

Ve yine kesindi ki bu kargaşadan kurtulmanın yegane yolu düşüncemize uygun bir şeritten beşinci vites gitmekti. Çünkü gündem şüphe etmemizi kaldıramayacak kadar dumanlıydı bizim için.

Herkes kendini inandırdığı ölçüde kararlı görünüyordu. Asla diğer düşünceye saygı duymayacak kadar nettik hepimiz. Karşı gazatelere, tv kanallarına ve diğer her türlü yayınlara kulaklarımızı kapattık. 

Tünelin ucunu görmek mümkündü. 

Galiba biz sağlam sebeplerle bölünmüştük. Çünkü kaybolmuştu artık anlayış, tahammül, sevgi. Nefret doluyduk.

Sanrılarımız tutunduğumuz yaşam enerjimizdi. Kendimiz gibi düşünen insanlar tarafından onaylanmak temel mutluluğumuz, sırt kaşıyıcımızdı.

Nereye gidiyorduk biliyor musun?

Konuşmalarımızla duvarlarını ördüğümüz bir kafes dövüşüne..

Kafes dövüşünü kısaca anlatayım; aslında hiçkimsenin galip gelemediği, ancak bir tarafın kazandığını kabul ettiği bir savaştır. Kazanmak için bir tarafın ölmesi ve sana kazandığını hissettirecek coşkulu bir kalabalık yeterlidir. Ancak bir taraf ölmek için diğer taraftan daha suçsuz da değildir. 

Neyse.. 

Ve ben, orta yolda gitmeye çalışırken bir şey farkettim ki; böyle bir topluluğa otokritiğini yaptırtmaktan daha hayırlı hiçbir öğüt fayda vermeyecekti. 
Görüyordum işte anasını satayım... görüyordum yalan yok.

Elbette benim de bir takım protest görüşlerim var ve değişmediler. Onları ifade etmekten de çekinmedim hiç. Neyse.. bi önemi de yok zaten..
Ancak teneffüs ettiğimiz havada karşılıklı fikir teaddilerinin sakıncalı sonuçlar doğuracağının kokuları dolaşıyor.
Peşin hükümlüysen sayın kardeşim kusura bakma.. Kokuyu alamazsın..

En az bir kere tutunduğun görüşün yanlış olma ihtimali üzerinde bir düşün..

Düşün sayın kardeşim düşün..

Sevdiğin insanların ne diyeceklerini unut, korkma. 

Şu ağzına tükürdüğümün dünyasında hiçbir şey Allah kelamından daha değerli değil.

İki öz kardeşin bile farklı farklı düşündüğü bir ülkede kimse senin gibi düşünmek zorunda değil. 

Anlaman gereken nokta, sözüne itimat ettiğin adamların yanılıyor olabilecekleri ihtimali. 

Bil ki Kur'an, bir çok yerde senin, benim acziyetimizi yüzümüze vuruyor.

Kusurluyuz işte sövdürtme bana şimdi kayınvalidene.

Düşün şu ihtimali. Bil ki ne kadar haklı olduğunu düşünüyorsan o kadar yanılıyorsun. Kitap cahilsin diyo, zalimsin diyo,  ne kadar da az düşünüyosun diyo... 

Hani vardır ya bir şey yaparsın, son derece de eminsindir yaparken. Bir müddet sonra pişman olursun yaptığına. 'Lan' dersin 'ne kadar da aptal mışım be.'

Ha evet işte o..

Onu şu hayatta illaki yaşarız.. 

Ne zaman olacağını ve sonuçlarını kestiremeyiz ama..

Kulak kesil ve şüphe et.